Sınav Kelimeleri Ders 5

Sınav Kelimeleri Ders 5
Sınav Kelimeleri Ders 5
Crucially

İngilizce Anlamı: Of supreme importance; decisive; critical

Türkçe Anlamı: Hayati bir şekilde, canhıraş bir şekilde

Örnek Cümle
What made you want to look up that word crucially?
Bu kelimeyi canhıraş bir şekilde arıyor olmanın sebebi nedir?

Skillfully

İngilizce Anlamı: Having the training, knowledge, and experience that is needed to do something well

Türkçe Anlamı: Ustaca, maharetle

Örnek Cümle
He finished his work skillfully.
İşini maharetle bitirdi.

Confidentially

İngilizce Anlamı: Secretly or privately

Türkçe Anlamı: Gizlice

Örnek Cümle
We should discuss this issue confidentially.
Bu konuyu gizlice tartışmalıyız.

Laterally

İngilizce Anlamı: In a lateral direction or location

Türkçe Anlamı: Yan olarak, yanlamasına

Örnek Cümle
The body is slightly compressed laterally.
Bedeni yanlara doğru hafifçe basık.

Considerably

İngilizce Anlamı: To a great extent or degree

Türkçe Anlamı: Bir hayli, büyük ölçüde

Örnek Cümle
The house has fallen considerably in value
Evin değeri büyük ölçüde düştü.

Retention

İngilizce Anlamı: The act of keeping something

Türkçe Anlamı: Alıkoyma

Örnek Cümle
The UN will vote on the retention of sanctions against Iraq.
AB Irak'a uygulanan yaptırımların alıkonulmasını oylayacak.

Reference

İngilizce Anlamı: Part of something you say or write in which you mention a person or thing

Türkçe Anlamı: Referans

Örnek Cümle
The article made no reference to previous research on the subject.
Makale bu konuda daha önce yapılmış araştırmaları referans göstermiyor.

Apology

İngilizce Anlamı: Something that you say or write to show that you are sorry for doing something wrong

Türkçe Anlamı: Özür

Örnek Cümle
I feel I owe you an apology.
Sana bir özür borçlu olduğumu hissediyorum.

Reliance

İngilizce Anlamı: When someone or something is dependent on someone or something else

Türkçe Anlamı: Güven, itimat

Örnek Cümle
Jack has been the family's foremost reliance in times of trouble
Jack kötü zamanlarda ailenin en büyük güveni oldu.

Innovation

İngilizce Anlamı: A new idea, method, or invention

Türkçe Anlamı: İnovasyon, yenilik

Örnek Cümle
We need to encourage innovation in car industry.
Araba endüstrisinde inovasyonu teşvik etmemiz gerekiyor.

In truth

İngilizce Anlamı: In fact, really

Türkçe Anlamı: Gerçekten, doğrusunu istersenm

Örnek Cümle
In truth, I don't know remember your name.
Doğrusunu istersen, ismini hatırlamıyorum.

At all costs

İngilizce Anlamı: Regardless of the cost involved

Türkçe Anlamı: Ne pahasına olursa olsun

Örnek Cümle
I will get married with him at all costs.
Ne pahasına olursa olsun onunla evleneceğim.

By heart

İngilizce Anlamı: From memory

Türkçe Anlamı: Ezberden

Örnek Cümle
Can you read my last letter from heart?
Son mektubumu ezberden okuyabilir misin?

In connection

İngilizce Anlamı: In relation to

Türkçe Anlamı: Bu hususta, bu konuda

Örnek Cümle
In connection with our client's situation, we should be very patient.
Müşterimizin durumuyla ilgili olarak çok sabırlı olmalıyız.

At all

İngilizce Anlamı: In any way or manner

Türkçe Anlamı: Asla, hiç

Örnek Cümle
I won't forgive you at all.
Seni asla affetmeyeceğim.

Obsessed

İngilizce Anlamı: Having or showing excessive or compulsive concern with something

Türkçe Anlamı: Takıntılı

Örnek Cümle
A lot of young girls are obsessed by their weight.
Birçok genç kız kilolarıyla ilgili takıntılı durumda.

Illuminated

İngilizce Anlamı: Lit up by lights

Türkçe Anlamı: Aydınlatılmış, ışıklandırılmış

Örnek Cümle
An illuminated sign flashed on and off on the road.
Yolda aydınlatılmış bir tabela yanıp söndü.

Preoccupied

İngilizce Anlamı: Thinking about something a lot, with the result that you do not pay attention to other things

Türkçe Anlamı: Dalgın, kafası meşgul

Örnek Cümle
What's wrong with Jane? She seems a little preoccupied.
Jane'in ne problemi var? Biraz dalgın gözüküyor.

Varied

İngilizce Anlamı: Consisting of or including many different kinds of things or people

Türkçe Anlamı: Değişik, farklı

Örnek Cümle
The responsibilities of government are many, and they are varied.
Hükümetin sorumlulukları çok ve çeşitlidir.

Disposed

İngilizce Anlamı: To want or be willing to do something:

Türkçe Anlamı: İstekli, niyetli

Örnek Cümle
Management is favourably disposed to the idea of job-sharing.
Yönetim tercihen iş paylaşımı fikrine niyetli.

Dazzling

İngilizce Anlamı: Very impressive and attractive:

Türkçe Anlamı: Baş döndüren, büyüleyici

Örnek Cümle
My brother has a dazzling display of football skills.
Kardeşimin büyüleyici bir futbol yeteneği var.

Declining

İngilizce Anlamı: Of or relating to the period during which something is deteriorating or nearing its end

Türkçe Anlamı: Azalan, düşmekte olan

Örnek Cümle
We have to be aware of the declining consumer spendings.
Düşme eğilimi gösteren tüketici harcamalarının farkında olmalıyız.

Dissappointing

İngilizce Anlamı: Not as good as you hoped or expected

Türkçe Anlamı: Hayal kırıklığı yaşatan

Örnek Cümle
Tom Cruise's last movie was really disappointing.
Tom Cruise'un son filmi gerçekten çok hayal kırıklığına uğrattı.

Recalling

İngilizce Anlamı: Remembering a particular fact, event, or situation from the past

Türkçe Anlamı: Anımsama

Örnek Cümle
Word once spoken is past recalling.
Söz ağızdan bir kere çıkar.

Degrading

İngilizce Anlamı: A degrading experience, event etc is unpleasant and makes you lose respect for yourself

Türkçe Anlamı: Alçaltıcı, küçültücü

Örnek Cümle
The Prime Minister mentioned the degrading treatment that the prisoners receive in jail.
Başbakan hapishanelerde mahkumlara uygulanan alçaltıcı muameleden bahsetti.

Reklam