Reported Speech (imperatives, must, shall, let's, will)

İngilizce eğitimi alanında Türkiye’nin en zengin kaynağını sunan dersimizingilizce.com, İngilizce öğrenen ve öğreten binlerce kişiye hizmet sunuyor. Sitede Türkçe anlatımlı gramer konuları, her konudan sonra onlarca quiz ve sınav, her seviyeden aktiviteli okuma parçaları, dinleme aktiviteleri, yazma aktiviteleri, YDS, KPDS, LGS, TOEFL ve TOEIC gibi sınavlara hazırlık ve deneme sınavları, dünyanın en etkili kelime öğrenme sistemi olan wordpower ile her seviyeden kelime öğrenme programı, sınavlara hazırlananlar için sınav kelimeleri öğrenim programı, İngilizce kurslar, online eğitim ile ilgili makaleler, yurt dışı eğitim bilgileri sunuyor. Sitede ayrıca öğrenciler için İngilizce ödevler ve yardımcı kaynaklar var.
Reported Speech (imperatives, must, shall, let's, will)

Bundan önceki iki derste, dolaylı anlatımda düz cümleler ve soru cümleleri üzerinde duruldu. Bu derste ise emir cümleleri, tavsiye cümleleri ve diğer kullanımlar üzerinde durulacaktır.


► Emir cümlelerinde çoğunlukla tell ve hemen peşinden hitap edilen kişi getirilir ve fiilden önce "to" kullanılır.

- He said, “Open the door.” (O, "Kapıyı aç," dedi.)
- He told me to open the door. (Bana kapıyı açmamı söyledi.)

- They said, “Close the window, John” (Onlar, "John, kapıyı kapat," dediler.)
- They told John to close the window. (John'a pencereyi kapamasını söylediler.)


► Olumsuz cümlelerde ise "to" bağlacından önce "not" getirilir.

- He said, “Don't open the door.” (O, "Kapıyı açma," dedi.)
- He told me not to open the door. (Kapıyı açmamamı söyledi.)

- They said, “Don't close the window, Mary.” (Onlar, "Pencereyi kapatma Mary," dediler.)
- They told Mary not to close the window. (Mary'ye pencereyi kapamamasını söylediler.)


Emir, tavsiye, rica ve teklif cümleleri aşağıdaki filler kullanılarak aktarılır.

- advise (tavsiye etmek)
- ask (rica etmek)
- command (emretmek)
- order (emretmek)
- forbid (yasaklamak)
- remind (hatırlatmak)
- warn (uyarmak)

Examples;

- If I were you, I would buy a new one”, he said. (O, "Yerinde olsam yeni bir tane alırım," dedi.)
- He advised me to buy a new one. (Yeni bir tane almamı tavsiye etti.)

- “Would you wait a little for me? ” I said. ("Beni biraz bekler misin?" dedim.)
- I asked him to wait a little for me. (Beni biraz beklemesini rica ettim.)

- She said “Would you like to come to my party, Peter?” (O, "Partime gelmek istermisin Peter," dedi.)
- She invited Peter to her party. (Peter'i partisine davet etti.)

- The general said, “Keep off the new tank.” (General “Yeni tanktan uzak durun” dedi.)
- The general ordered them to keep of the new tank. (General yeni tanktan uzak durmalarını emretti.)


"Shall" In Reported Speech (Shall I - Shall we)

 

► Future Tense'de, will yerine kullanılan shall olduğu zaman ve birisinden bilgi verme ricasında bulunulduğu zaman, cümle aktarılırken shall yerine would kullanılır.  

- “When shall I see my family again?” she wondered. (“Ailemi bir daha ne zaman göreceğim?” diye meraklandı.)
- She wondered when she would see her family again. (Ailesini bir daha ne zaman göreceğini merak etti.)

- “Where shall we go after school today?” the students asked. (“Bugün okuldan sonra nereye gideceğiz?” çocuklar sordu.)
- The students asked where they would go after school that day. (Öğrenciler o gün okuldan sonra nereye gideceklerini sordular.)


► Birisinden talimat ve tavsiye isteğinde bulunulduğu zaman should ya da was / were to kullanılır.


- The assistant said, “Shall we open the shop on Sunday, sir?” (Pazar günü dükkanı açalım mı?” dedi asistan.)
- The assistant asked the manager if they should / were to open the shop on Sunday. (Asistan müdüre dükkanı pazar günü açmaları gerekiyor mu diye sordu.)


- The girl asked, “What shall I wear for the party, Hilal?” (“Partiye ne giyeyim Suzie?” kız sordu.)
- The girl asked asked Suzie what she should / was to wear for the party. (Kız, Suzie'ye partiye ne giysem diye sordu.)


► Birisine bir iyilik yapma teklifinde bulunma durumlarında yine "shall" kullanılır.

- “Shall I paint your house?” I said to my friend. (Arkadaşıma “Evini boyayayım mı?” dedim.)
- I offered my friend to paint his house. (Arkadaşıma evini boyamayı teklif ettim.)

- “Shall we go to the cinema after school? ” I said. (“Okuldan sonra sinemaya gidelim mi?” dedim.)
- I suggested going to the cinema after school. (Okuldan sonra sinemaya gitmeyi teklif ettim.)


"Will, Would, Could" in Reported Speech


"Will" eğer gelecek zaman (future tense) kullanılan bir cümlede yardımcı fiil olarak kullanılıyorsa, normal kurallara göre "would" olarak değişir.

- They asked “Will the teacher come to the party next week?” (“Öğretmen gelecek hafta partiye gelecek mi?” diye sordular)
- They asked if the teacher would come to their party to following week. (Bir sonraki hafta öğretmenin partiye gelip gelmeyeceğini sordular.)


► Eğer will, would veya could, rica cümlelerinde kullanılıyorsa, aşağıdaki şekilde değiştirilir.

- “Will you help me, please?” she said. (O, “Lütfen yardım eder misin” dedi.)
- She asked me to help her. (Benden yardım etmemi istedi.)

- “Will you eat one more apple?” (Bir tane daha elma yer misin?)
- “Would you eat one more apple?” (Bir tane daha elma yer misin?)
- He offered me one more apple. (Bana bir elma daha teklif etti.)

- “Could you post this letter for me?” (Bu mektubu benim için postalayabilir misin?)
- She asked me to post that letter for him. (Mektubu postalamamı rica etti.)


Let's in Reported Speech
 


Let's ile başlayan cümleler suggest + V ing şeklinde veya should kullanılarak aktarılır.

- He said “Let's change the furniture in the living room.” (O, “Hadi oturma odasındaki mobilyayı değiştirelim.” dedi.

- He suggested changing the furniture in the living room. (Oturma odasındaki mobilyayı değiştirmeyi önerdi.)

- He suggested that they should change the furniture in the living room. (Oturma odasındaki mobilyayı değiştirmeleri gerektiği önerisinde bulundu.)


YES and NO in Reported Speech


Yes veya no ile cevap verilmesi gereken durumlarda, sorunun zamanına göre uygun yardımcı fiil kullanılır.

- My mother said ‘Did you buy it?' I said no. (Annem, "Onu aldın mı? diye sordu. "Hayır," dedim.)
- My mother asked me if I had bought it. I said I hadn't. (Annem onu alıp almadığımı sordu. Almadığımı söyledim.)

My friend, “Can you swim?”, I said “Yes” (Arkadaşım, "Yüzebilir misin?" diye sordu. "Evet," dedim.)
- My friend asked me if I could swim. I said I could. (Arkadaşım yüzebilip yüzemediğimi sordu. Bildiğimi söyledim.)


"Must" in Reported Speech


► Eğer "must" kelimesi, sonuç çıkarmak için kullanılıyorsa, dolaylı cümlede aynen kalır.

- The man said, “That little boy helps everybody. He must be kind-hearted.” (Adam “Şu küçük çocuk herkese yardım ediyor. İyi kalpli olmalı. dedi”)

- The man said that the little boy helped everybody and added that he must be kind-hearted. (Adam çocuğun herkese yardım ettiğini söyledi ve iyi kalplı olsa gerek diye ilave etti.)


Kalıcı ve sürekliliğini muhafaza eden emir cümlelerinde de "must" değişmez.

- The president said, “Everybody must be obediend to the Creator.” (Başkan “Herkes Yaratıcı'ya karşı itaatli olmalı” dedi.)

- The president said that everybody must be obediend to the Creator. (Başkan herkesin Yaratıcı'ya karşı itaatli olmaları gerektiğini söyledi.)


Tavsiye ve niyet bildiren durumlarda "must" aynen kalır.

- My friend said “You must see a doctor.” (Arkadaşım “Bir doktora görünmelisin.” dedi.)

- My friend told me that I must see a doctor. (Arkadaşım doktora görünmem gerektiğini söyledi.)


► Geleceğe yönelik mecburiyet bildiren must eğer o isi hala tamamlanmamışsa "would have to" ile anlatılır. Eğer tamamlanmışsa "had to" kullanılır.

- My father “Your brother lost his job at that company. You must find him another job.” (Babam “Kardeşin o şirketteki işini kaybetti ona başka bir iş bulmalısın.” dedi.)

 

Burada mecburiyet geleceğe dönüktür. Yani; must = will have to'dur. Eğer bu cümle söylendiği sırada, hala iş bulma zorunluluğu devam ediyorsa, "would have to" kullanılır.

- My father told me that my brother had lost his job in the company and added that I would have to find him another job. (Babam, kardeşimin işini kaybettiğini ve ona bir iş bulmak zorunda olduğumu söyledi.)


Bu cümle aktarılırken eğer iş bulunmuşsa, had to kullanılır.

- My father told me that my brother had lost his job and anned that I had to find another job. (Babam kardeşimin işini kaybettiğini ve ona bir iş bulmak zorunda olduğumu söyledi.)


► Mustn't değişmez.

- Jack said “You mustn't smoke. ” (Jack, "Sigara içmemelisin," dedi.)

- Arif said I mustn't smoke. (Jack sigara içmemem gerektiğini söyledi.)


► Needn't çoğunlukla değişmez

- Mary, “You needn't come tomorrow.” (Mary, "Yarın gelmene gerek yok," dedi.)
 
- Mary said I needn't come the following day. (Mary ertesi gün gelmeme gerek olmadığını söyledi.)

When we want to report requests, advice, promises or instructions, we use a very simple construction:

affirmative commands → to + infinitive

negative commands → not + to + infinitive

To report requests and commands, we can use variety of reporting verbs (ask, advise, warn etc) and we need pronoun and tense changes just as in reported speech. 

 

- The introductory sentence in commands

In introductory sentences, the word "tell" is often used to express the command. But there are some other verbs such as order, insist, command etc.

Direct: Do your homework.”
Reported: Dad told me to do my homework.

 

- Reported Requests

When we ask someone to do something in a polite way, we use request words. 

affirmative request → asked me + to + infinitive
 

Direct: Speaker: “Could you close the door, please?”
Reported: She asked me to close the door.

 

- Negative commands

negative request → asked me + not + to + infinitive

Direct: Could you not make so much.
Reported: She asked me not to make so much noise.

 

- Suggestions

We use the verb "suggest" when we report suggestions.

Direct: Let’s go to the match.”
Reported: Dad suggested going to the match or Dad suggested that we go to the match.

 

- Other Reporting verbs

There are some other reporting verbs that we we can use depending on the meaning.

advise → The doctor advised me to stop smoking.
promise → My dad promised to buy me a laptop.
agree → We agreed to sign the agreement.
offer → He offered to buy a drink.

 

More Examples

Direct: Could you please show me where the cinema is? 
Reported: He asked me to show him where the cinema is. 

Direct: Can you lend me some money? 
Reported: Then he asked me to lend him some money.

Direct: You should come and visit me in London. 
Reported: She advised me to go and visit her in London.

Direct: You shouldn't spend the night here. It is dangerous. 
Reported: He advised us not to spend the night there since it is dangerous.

Direct: Don’t speak loudly in the library.
Reported: He warned us not to speak loudly in the library. 

Direct: Get out of the classroom.
Reported: The teacher ordered us to get out of the classroom. 

Direct: I will send you an e-mail as soon as I arrive in London. 
Reported: She promised to send me an e-mail as soon as she arrives in London.

Reklam