Rüzgarın Hevesi
Bayan Hackett onu yatak odasında ağlıyorken buldu. Kadın kapı aralığında durdu ve ciddi bir şekilde “Sylvia, biraz şeker ödünç almak için gelmiştim. Kapı açıktı ben de içeri girdim. Şimdi Allah aşkına neyin var yine?”
Sylvia dik oturdu ve gözlerini sildi. Eteği buruşmuştu ve siyah saçları alnının üzerine dağınık şekilde sarkmıştı. Taklit dantele benzeyen yakasından bir iğne dışarı çıkmıştı ve bluzundaki küçük kırmızı kopçayı tutturmak için aşağı doğru uzanıyordu. Sesi titreyerek “Merhaba Bayan Hackett, bir şey yok” dedi.
Bayan Hackett çenesinin kenarlarını ovarak “hiç bir şey yok, gerçekten. Chip’in buradan ayrılıp Canton’a gitmek istemesinden dolayı, değil mi. Elbetteki öyle.”
Sylvia saçlarını gözlerini önünden yanaklarına doğru itti. Sinirli şekilde “Bunu yapmayacağım” dedi . “Yapmayacağım.”
Karamsar bir şekilde “hımm” dedi Bayan Hackett. “’Genç bir erkeğin arzuları rüzğarınki gibidir.’ Bu bir şiirdir. Dünyadaki en doğru şey. Buna karşı savaşmanın hiç bir faydası yoktur. Bunu hatırla ve böylece daha kolay kabulleneceksin”
“Bunu yapmayacağım . Hayatım boyunca bir değirmenden ötekine dolaşmayacağım, ve asla bir şeyin olmayacak, evin olmayacak, hiç bir şeyin olmayacak; bunu yapmayacağım.”
“Bu onun işi isterse bırakabilir.”
“Öyle değil . Onun olduğu kadar benim de işim. Şu eski fikre,- Kadını her istediğini yapmak isteyen bir erkeğin peşinden koşan bir köle gibi gören - fikre inanmıyorum!”
“Ooo , inanmıyor musun?” “Peki, sen onunla ne yapabilirsin?” dedi Bayan Hackett.
Sylvia başını öne eğdi ve yanaklarını mendiliyle kuruladı. “Bilmiyorum” dedi.
“Elbette bilmezsin. Henüz daha bir çocuksun.” dedi Bayan Hackett. “Ne yapacağını öğrenene kadar yirmi yaşına basacaksın ve ve o zaman da kendin için bir şeyler yapmak için çok geç olacak. Tabii etrafında bulunanlardan biri sana nereden başlayacağını söylemediği sürece. Birisi kim bilir.”
Sylvia etkilenmemişti. “Bana ne söyleyebilirsiniz ki , Bayan Hackett? Kim ne yapabilir ki? Onunla deli oluncaya kadar tartıştım fakat beni dinlemedi bile. Gitmeyi kafasına koymuş, sonunda hiç bir farklılık yaratmıyacak farklı bir şeye ve tekrar gitmek isteyecek ve…”
“Genç bir erkeğin arzuları rüzğarın isteğidir” dedi Bayan Hackett. Şiirin söylediği bu. Bu konu genç bir erkek için ne kadar doğruysa yaşlı bir adam için de öyledir. Yaşlandıkça daha doğru olur, tahminimce. Sadece çok uzun bir zaman sonra bu konu hakkında bir şeyler yapmayı bırakırlar.” Alt dudağını yukarı doğru büktü ve burnundan aşağıya Sylvia’ya baktı. “Bay Hackett gibi” dedi.
Sylvia kafasını kaldırdı, şaşırmıştı. “Yani Bay Hackett da gitmek isterdi….?”
“Bu kasabada tutulması en zor adamdı. Onun sıkıntısı herşeyden bıkmasıydı. Bir çeşit tembellikti, hepsi bu kadar. Fakat burada kaldı. Burada kaldı, tamam mı?”
“Niye , ne yaptınız ki?” diye sordu Sylvia.
“Şey, değeri ne ise o kadarıyla alabilirsin, Sylvia. Bay Hackett’ta işe yaradı, bunu biliyorum.”
“Fakat o neydi?”
“Ne zaman burayı terk edip ve daha iyi olduğunu düşündüğü birşeyler bulacağı başka yerlere gitmekle ilgilendiyse; ben açıkça ona yolu gösterdim. Hiç bir şekilde ona engel olmadım.”
Sylvia şaşırmış ve hayal kırıklığına uğramış bir şekilde baktı “Yaa! ” dedi.
“Fakat “ dedi Bayan Hackett “O bunu bilmiyordu."
"Her zaman onu bir geziye çıkardım. Sadece bir hafta veya biraz fazla . Gezinin her dakikasında onu meşgul ettim. Neyse küçük gezilerden her zaman hoşlanmışımdır. Yani , tekrar eve geldiği zaman o etrafta dolaşmaktan çok yorgun düşmüş olurdu ki bin dolar verseydiniz bile tekrar gitmezdi." “Bu” dedi Bayan Hackett “senin erkekler hakkında öğrendiğin bir şey, Sylvia. Onlar başlamaktan hoşlanır ama en sonunda eve dönmekten çok daha fazla hoşlanırlar.”
Sylvia tereddütle “Chip vazgeçecek gibi gözükmüyor”
“Belki vazgeçmeyecek. Dünyada diğer insanlara öğüt verecek son kişiyim, Sylvia . Kimse tavsiye istemez ve bence herkes yine de kendi hayatını yaşamak zorundadır. Fakat Bay Hackett değirmeni bir haftalığına kapatacağını söylüyor, ve eğer Chip bu haftayı bir şehirden diğerine hızlıca, hatta nefes almasına bile fırsat vermeden arabayla yolculuk yaparak geçirirse….. genç bir adamın isteği, rüzğarın isteğidir. Bu rüzğarın bir dakika içinde değişebileceği fikridir.”
“Fakat; ya gitmek istemezse?”
“Hımm, sen ona Canton’a gitmeden önce ufak bir tatile çıkmak istediğini söyle. Eğer senin Canton’a gitme fikri hakkında ona boyun eğdiğini düşünürse, seni tatile ***ürür. Dene ve gör.”
Michigan’ın kuzeyine, doğuya Winconsin’e, aşağı doğru Minnesota ve Iowa ve St. Louis’den Memphis’e, batıya Knoxville’ne ve eve gelmek için yukarıya Louisville’ye gittiler. Altı günlüğüne gitmişlerdi. Her gün Sylvia geziyi düzenledi dolayısiyle çok erken kalktılar ve gündüzleri otoyoldaydılar ve bir dahaki duracakları yerde neleri ziyaret edeceklerini planlama işini Sylvia gece geç saatlere kadar sürdürdü. Sylvia Chip’ten sık sık yol kenarındaki büfelerde durmasını istedi ve ona sosisli sandöviç , alkolsüz içecekler ve kötü kahve yedirip içirtti. Üçüncü gün Chip’in gözlerinde görünen donuk bakışlara şaşırıp ve sevindi.
Döndüklerinin ertesi günü Bayan Hackett ödünç almış olduğu bir kase şekeri geri vermek için çıka geldi.
“Eee!?!” dedi ve her iki eliyle şeker kabını tutarak umutla bekledi.
“Bugün işe geri döndü” dedi Sylvia. Sesinde yorgun bir ifade vardı. “Bir kaç gündür Canton’a gitmeyle ilgili bir şey söylemedi!”
“Hımmm ! Peki eve geldiğinde ne söyledi ?” diye sordu. “Evin ona hiç bu kadar güzel göründüğünü asla düşünmediğini.” söyledi. Sylvia başını salladı. Mutfak sandalyesinin birine oturdu ve bir an için düşüncelere dalmış gözüktü. “Aynen öyle söyledi!” dedi en sonunda.
“Bir ay boyunca onu sinemaya gitmek için bile evin dışına çıkaramayacaksın. Sana söylemiştim.”Rüzgarın arzuları” işte şiir bu. “ Onların hepsi aynı ,bütün erkekler”. Şeker kasesini mutfak dolabına koydu ve Sylvia’ya baktı. “Ama senin bu konudan çok mutlu göründüğünü söyleyemem. Çok yorgunsun.”
Sylvia çenesini ellerinin üzerine dayadı. İçini çekti ve “Sanırım bu kasabadan bir parça sıkıldım. Sadece dün geri geldiğimizde düşündüm ve bu kasaba çok eski, kirli, sıkıcı, bunaltıcı göründü ve düşündüm de bütün ömrümüzü burada geçireceğiz, yapacak bir şey olmadan sadece aynı eski ….Aman, Sadece düşünüyordum!”
Bayan Hackett geri çekildi ve ciddi bir şekilde Sylvia’ya ya baktı ve “Sadece yorgunsun, Sylvia. Aman Allahım, şu uzun gezi …..”dedi.
Sylvia başını kaldırıp baktı, gözleri parlıyordu. “Fakat ben yorulmadım ki” dedi. Harika bir zaman geçirdim.